JLL’de araştırma müdürü olarak görev yapan Jeremy Kelly’nin ifade ettiğine göre, gittikçe büyüyen bir dijital ekonomide, teknolojik maharet bir şehrin başarısına önemli katkıda bulunan en önemli unsurların başında geliyor.
Teknolojinin gelişimi, zaman içerisinde şehirlerin de değişmesine neden oluyor ve dolaylı olarak bu durum, günlük yaşamlarımızı etkiliyor. Bu hızlı teknolojik değişimi yönetmek için gerekli altyapıya ve stratejiye sahip olan şehirler ise şimdiden rekabetçi hale gelmeye başladılar.
Ticari gayrimenkul ve yatırım yönetimi şirketi olan JLL‘de araştırma müdürü olarak görev yapan Jeremy Kelly‘nin World Economic Forum’un internet sitesinde yer alan yazısına göre, küresel olarak Hindistan, Vietnam ve Çin’deki şehir ekonomileri en güçlü kısa vadeli momentuma sahip. Patlayan talebi karşılamak amacıyla kendi ufuk çizgilerini ve altyapı platformlarını inşa ettikleri için bu pazarlardaki değişim hızı ve ölçeği sıra dışı. Bu değişiklikler, çeşitli fırsatlar sunarken bir yandan da bu şehirlerin birçoğu altyapı üzerindeki zorlanmalar, yüksek seviyelerdeki eşitsizlik, satın alınabilirlik ile ilgili sorunlar ve çevresel bozulmayla birlikte, daha uzun vadeli kalkınma beklentilerine yönelik zorluklarla karşı karşıya kalmış durumdalar.
Bütün bunların yanı sıra, Jeremy Kelly’nin yazısında belirttiğine göre, sürdürülebilir bir geleceğe yatırım yapan ve sürekli başarı için zemin hazırlayan şehirler tanınmayı hak ediyorlar. Bu şehirler pozitif ve uzun vadeli momentumu garantiye almak için geleceğe en çok hazırlıklı olanlardır. Yazıya göre, bir şehrin gelecekte yaşanacak olan değişimlerden etkilenmeyeceğine işaret eden dört temel unsur şu şekildedir:
Teknolojik Değişimi Yönlendirme ve Yönetme Yeteneği
Yüksek Yaşam Kalitesine Katkıda Bulunan Altyapı
Uzun Vadeli Bir Şehir Vizyonu
Yetenek Çekme ve Elde Tutma
JLL şirketi, dünya genelindeki geleceğe en hazırlıklı olan şehirleri belirlemek için “Şehir Momentum İndeksi” hazırladı. New York, Londra ve Paris gibi dünyanın en büyük metropolleri de bu indekste yer alıyorlar. Bununla birlikte Melbourne, Edinburgh ve Montreal gibi eğitim, yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlik konusunda güçlü yanları olan nispeten daha küçük şehirler de bu indekste kendilerine yer bulmayı başardılar. Bu arada bu indeskte yer alan şehirler belirlenirken teknoloji şirketleri, eğitim, çevre, şeffaflık, altyapı ve uluslararası patentler gibi önemli kriterler göz önünde bulundurulmuş.
Teknoloji, En Önemli Etken
Jeremy Kelly’nin ifadesine göre, gittikçe büyüyen bir dijital ekonomide, teknolojik maharet bir şehrin başarısına önemli katkıda bulunan en önemli unsurların başında geliyor. Geleceğin işleri ve işletmeleri, yenilikçi girişimleri beslemek için bir ekosisteme sahip şehirlerde kurulacak.
Dünyanın en geleceğe dönük şehirlerinden bazıları, aynı zamanda en güçlü teknoloji merkezleridir. San Francisco, Silikon Vadisi, New York ve Londra, dünyanın en büyük girişim ve unicorn (1 milyar dolar ve daha üzeri değere sahip olan özel girişim şirketleri) toplanma yerlerinden bazılarına sahiptir. Bununla birlikte bu yeni nesil teknoloji merkezleri hızla gelişmeye devam ediyorlar.
Kanada’nın en büyük şehri olan Toronto, yeni teknolojiyi ve girişimler için devlet desteğini ticarileştirme konusunda dünya lideri olma özelliği ile ön plana çıkıyor. Hollanda’nın başkenti Amsterdam ise kentin çok dilli ve son derece eğitimli iş gücü tarafından desteklenen, Avrupa’nın en hızlı gelişen teknoloji sahnelerine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda şehir, çeşitli küresel teknoloji şirketlerinin bölgesel merkezlerine ve önemli girişim toplanma noktalarına ev sahipliği yapıyor.
Singapur’un güçlü eğitim sistemi ve araştırma konusundaki yüksek düzeydeki hükümet harcamaları, onu yüksek teknoloji inovasyonu için bir merkez haline getirdi. Bununla birlikte şehir, aynı Amsterdam gibi dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinin bölgesel merkezlerine de ev sahipliği yapıyor.
Altyapı Projelerine Yatırım
Jeremy Kelly’e göre, dünyanın geleceğe en hazırlıklı şehirleri, aynı zamanda çevik olmalarıyla da ön plana çıkarlar. Bu şehirler, yüksek bir yaşam kalitesini korumaya ve iş dünyasını cezbetmeye devam ederken nüfus artışına uyum sağlamak için strateji ve altyapıya da sahiptirler. Kuzey Asya’nın en büyük şehir ekonomilerine olan Tokyo ve Seul, dünyanın en yüksek teknoloji şehirleri arasındadır. İki şehir de büyük ölçekli altyapı projelerine yatırım yapıyor. Bu kapsamda Seul, Pangyo Teknoloji Vadisi‘ni kurarken Tokyo ise şehir sakinlerinin yaşam kalitesini artırmak ve yetenekleri çekmek için otonom toplu taşıma sistemi oluşturmayı planlıyor.
Verimli toplu taşıma ve güçlü dijital altyapı; Münih, Berlin, Kopenhag ve Edinburgh da dahil olmak üzere birçok Avrupa kentinin çevikliğinin anahtarıdır. Örneğin Paris’te, dünyanın en büyük altyapı projelerinden birine yatırım yapıldı ve bu altyapı projesi kapsamında yapılacak olan şehirler arası ve çok modlu ulaşım ağı, dünyanın önde gelen mega kentlerinden biri olarak Paris’in gelecekteki momentumuna önemli bir katkıda bulunuyor.
Amsterdam ve Berlin‘de, gayrimenkulün satın alınabilirliğini ve kalkınma hızını yöneten güçlü bir sosyal altyapı, kritik bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Dünyanın en şeffaf emlak pazarlarından bazılarına sahip olan Londra, Toronto, Sidney, Melbourne ve Edinburgh gibi şehirlerde, pazar açıklığı, küresel sermaye ve iş dünyasını çekerek gelecekteki büyümenin güvenceye alınması konusunda aynı derecede önemli bir rol oynuyor.
Yetenekleri Çekmek ve Elde Tutmak, Son Derece Önemli
Yetenekli eleman yetiştirmek, çekmek ve elde tutmak, geleceğe dönük olmak için son derece kritiktir. Austin, Vancouver ve Denver gibi nispeten daha küçük şehirler, güçlü eğitim sistemlerine ve genel yaşam kalitesini artıran, yetenekleri cezbetmeye ve elde tutmaya yardımcı olan iyi geliştirilmiş kamu altyapısına güveniyor.
Gelişmekte olan teknoloji endüstrilerini destekleyen ve Avustralya’nın en prestijli okulları ve üniversiteleri tarafından desteklenen Sidney ve Melbourne de benzer şekilde gelecek için hazır. ABD’nin Boston, Los Angeles ve San Diego şehirlerinde yer alan dünya çapındaki üniversiteler, bir yandan yüksek eğitimli bir iş gücü meydana getirmeye yardım ederken bir yandan da araştırma enstitülerinin kalitesi, bu şehirleri bilim ve teknolojide küresel liderler haline getiriyor.
Geleceğe hazırlık stratejileri, yaşama ve çalışma şeklimizi dönüştüren teknolojik değişimin yanı sıra, kentsel nüfuslardaki küresel patlamanın yeni koşullara uyum sağlaması için giderek daha kritik bir hal alıyor. Kısa vadeli momentum çeşitli fırsatlar sunsa da, işletmeler, yatırımcılar ve konut sakinleri için en önemli olan şehrin uzun vadeli başarısıdır. Güçlü altyapı, sağlam hükümet politikaları ve teknolojik maharet tarafından desteklenen rekabet gücü ve ekonomik gayret, bir şehrin değerini korumak ve gelecekteki başarısını garanti altına almak için kilit öneme sahiptir.