Minimalizm dekorasyondan başlayarak hayatımıza girdi. Felsefesiyle hayatı kolaylaştırmayı hedefl eyen trend, bir zamanların popüleri Feng Shui’nin yerine aday
Minimalizm akımı son günlerde hayatın içinde daha sık yer alıyor. Bir zamanların popüleri, hatta evlerin sıfırdan dekore edilmesine vesile olan Feng Shui akımı, bugünlerde yerini minimalizme bırakıyor denebilir. Türkçede “sadecilik” dediğimiz bu akımla günümüzde dekorasyon ve mimaride daha sık karşılaşıyoruz. Özellikle evlerdeki fazlalıklardan kurtulma olarak anlaşılan bu akım, aslında bir felsefeye sahip. Minimalizm kısaca daha az eşyayla ve daha az tüketerek, sahip olduklarımızı daha etkili kullanmak, ihtiyaçlardan fazlasına yer ve zaman ayırmamak olarak tanımlanabilir. 19. yüzyılın 2. yarısında ortaya çıkan, müzik ve görsel sanatlarda sadelikle nesnelliği önplana çıkaran, daha çok sanatla iç içe olan bu akım, son dönemde artan teknoloji bağımlılığı, iletişim ağları, ürün çeşitliği, tüketim çılgınlığı ve değişen alışkanlıklara tepki için “sadeliği savunmak” olarak karşımıza çıkıyor. Minimalistler, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un her gün aynı tarz siyah tişörtü giymesinin tesadüf olmadığını, başarısının sırrının minimalizm olduğunu da savunuyor.
Azla çok şey yaratmak
Sanatta ise soyut dışavurumculuğun biçime ve duyguya verdiği aşırı öneme karşı bir tepki olarak, nesnenin “nesne olma” özelliğine dikkat çekmek amacıyla hareket edilmiş. Hatta performans ve enstalasyon sanatları minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmış. Bugünlerde daha azla aslında “daha fazlasına” sahip olmak ya da “azdan çok yaratmak” gibi bir yaşam felsefesi olarak yayılan bu akımı kıyafetlerimizden düşüncelerimize, üzerinde çalıştığımız projelerden günlük rutinimize kadar hayatın bir çok alanında yakalamak mümkün.
Hareket serbestliğinin peşinde
Bu akımı benimseyenler, minimalizmi hayatlarının odağına yerleştiriyor. “Alabileceğinizin en azını ve şartlar içinde en iyisini almak” olarak tanımlanabilen minimalizm felsefesi; insanın hayatındaki maddi değerleri ihtiyaçlara göre sınırlandırıp en aza indirgeme, bu sayede de hayat içinde hareket serbestliği sağlamakla birlikte yaşama konfor ve kalite kazandırma anlamlarına geliyor. Eşyaların yükünden kurtulmamıza yardımcı olan minimalizm, savunucularına göre doyumsuzluğu ortadan kaldırmaya, anda yaşamaya ve kendinize yatırım yapmanıza, deneyimlere odaklanıza yardım ediyor.
Nasıl yapmalı nereden başlamalı?
Toz alırken tek tek tüm bibloları kaldırıp indirmekten yoruluyor musunuz? Gardırobunuza bakıp, ne giyeceğinizi seçemeyip “Giyecek hiçbir şeyim yok” mu diyorsunuz? Gün içinde kaça bölüneceğinizi şaşırıyor musunuz? Minimalizmi savunanların tüm bunlar için önerileri var. Birlikte göz atalım…
– Tarzınızı belirleyin… Sonrasında dolabınızdaki yüklerden kurtulmakla başlayın. Bir gün giyerim diyerek sakladığınız, birçok kıyafetin ‘bir gün’ giyilmediğini ve giyilmeyeceğini biliyorsunuz. Onları kıyafet kumbaralarına atarak başkalarına yardım edin ya da ikinci el kıyafet satan uygulamalarda elden çıkararak bütçenize katkıda bulunun.
– Alışveriş rutininizi değiştirin… Bir gün lâzım olur diye sakladığınız eşyalardan kurtulabilirsiniz. Asla neye ait olduğunu bilmediğiniz kabloları atın, zaten lâzım olduğunda bulamayacaksınız. Kullanılacak durumda olmayan, bozulmuş ya da daha üst modeline sahip olduğunuz teknolojik aletlerle vedalaşın. Alışveriş listeniz olmadan alışverişe çıkmayın. İhtiyacınız olmayan promosyon ürünlerini, hayatınızdan çıkarın.
– Az eşya, çok deneyim… Minimalizmi tutumlu olmakla karıştırmamak gerekiyor. Sadece eşyalarda değil, hayatın genelinde de uygulamak önemli. Meselâ gerçekten sizi geliştirmeyen veya aşağı çeken insanlardan da uzaklaşın. Minimalizm “Samimi az dost, sahte binlerce arkadaştan daha iyi” diyor. Ayrıca eşyalara tutunmak yerine deneyimlere hayatınızda yer açın. Sosyal medya detoksu yapın.