Dünyada en önemli 10 sağlık sorunu listesinde 4. sırada yer alan hasta bina sendromuna ilişkin önerilerde bulunan Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, binalarda deprem yönetmeliği gibi standartların yanı sıra iç mekan yaşam kalitesinin de aranması gerektiğini söyledi. “Pencere açarak havalandırma yapmak her zaman doğru sonuç vermez, bu durumda kirli havayı içeri almış olabilirsiniz veya çoğu zaman içeri giren taze hava yeterli miktarda olmaz” diyen Dr. Ilıcalı, yeni nesil diye tabir edilen sürdürülebilir bina anlayışının temelinde, bu hassasiyetlere öncelik veren uluslararası bina denetleme ve sertifikalandırma sistemleri olduğunu açıkladı.
Kamuoyunda bina sağlığı veya sağlıklı binalar tanımlaması afetlere karşı dayanıklı binalara ilişkin kullanılıyor. Ancak binalarda doğal afetler kadar yaşam kalitesini ve insan sağlığını ilgilendiren bir başka tehdit daha var: İç mekan yaşam kalitesiyle ilgili sorunlar. Bir başka ifadeyle hasta bina sendromu.
Amerika Çevre Koruma Ajansı tarafından en önemli 10 sağlık sorunu listesinde 4. sırada gösterilen “Hasta bina sendromuna” karşı uyarılarda bulunan, Sürdürülebilirlik ve Yeşil Binalar konusunda çalışan Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, binalarda yer satın alırken veya kiralarken, deprem yönetmeliği gibi standartlara bakmanın yanı sıra iç mekan yaşam kalitesinin de sorgulanması gerektiğini söyledi.
“Yıllık iş gücü kaybı 100 milyar doları buluyor”
Amerikan Çevre Koruma Örgütü Raporu’na göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde “Hasta Bina Sendromu” kaynaklı yıllık iş gücü kaybının 100 milyar dolara yaklaştığını hatırlatan Dr. Emre Ilıcalı, “Aslında sadece ofis çalışanları değil, zamanlarının büyük kısmını evde geçiren kişiler de tehdit altında. Yaşam alanındaki kötü hava kalitesi, tozlar, rutubet ve binanın yapımı ile iç mekanlarda kullanılan kimyasallar, sağlıksız malzemeler binayı da insanları da hasta ediyor.” dedi. Dr. Emre Ilıcalı, bina hastalığı ile baş etmenin yolunun daha sağlıklı yaşam alanları oluşturmak ve iç yaşam kalitesini artırmaktan geçtiğini anlattı.
Altensis Kurucu Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, ”Binaların sağlıklı olması, yapısal sağlığa ek olarak aynı zamanda sağlıklı ve konforlu ortamlar sunmasıdır. Geçmişte hiç sorgulamadığımız bu konunun önemini, evlere kapandığımız pandemi döneminde daha iyi kavradık. İç mekan yaşam kalitesi öncelikle taze hava kalitesi ile ilgilidir. Havayı binaya nasıl taşıdığımız ve ne tür filtrasyondan geçirdiğimizden bahsediyoruz. Bazı binalarda ne yazık ki hiç havalandırılmayan mahaller olması düşündürücü.” diye konuştu.
Binaları nasıl daha sağlıklı hale getiririz?
Konutların nasıl daha sağlıklı hale getirilebileceğine de değinen Dr. Emre Ilıcalı, bu konunun tıpkı arabalarda olduğu gibi tasarım ve üretim aşamasında öncelikle ele alınması gerektiğini, son kullanıcıların, tüketicilerin bu konuda yapabileceklerinin sınırlı olduğunu söyledi.
İçeri giren taze hava filtre sisteminden geçmeli
Tüketicilerin pencereleri açarak mekanı havalandırmalarının yeterli olduğuna ilişkin yanlış bir kanıya sahip olduğunu da belirten Dr. Ilıcalı, “Her pencereyi açtığınızda içeriye taze havayı almazsınız, bazen hava kirliliğini ve zararlı maddeleri de alırsınız.” uyarısında bulundu. Dr. Emre Ilıcalı, tüketicilerin iç mekan yaşam kalitesiyle ilgili dikkat etmesi gerekenleri maddeler halinde sıraladı:
- Dolaşımdaki taze hava miktarını artırmak
- Havanın kalitesine dikkat etmek, içeri giren havayı uygun filtre sisteminden geçirmek
- Gün ışığını mümkün olduğunca içeri almak
- Satın aldığımız kimyasallardaki uçucu organik bileşik miktarına dikkat etmek
- Isı yalıtımlarının doğru yapılması ve yoğuşmanın engellenmesi
- Toz ve kirletici ajanların içeri girmemesi için paspas benzeri önlemlerin alınması
- Binanın içinde kirleticilerin olduğu alanların izole edilmesi
Yeni nesil binaların güvencesi sertifikasyon sistemleri
Binaları inşa ederken kullanılan yapı malzemesinin de yaşam kalitesi açısından önemli olduğuna vurgu yapan Dr. Emre Ilıcalı, “Kullanılan malzemenin yaydığı bazı gazlar var, bunlar ortamda solunduğu zaman kanserojen etkisi yapabiliyor.” dedi. Türkiye’de yapı malzemesi konusunda standart ve yönetmeliklerin yeterli olduğunu ancak uygulamada sorunlar olduğunu ifade eden Dr. Ilıcalı, “Tüketiciler, müteahhitler bir yapı malzemesini alırken standarda uygun olduğunu düşünerek alıyor. Oysa standartlar her yıl güncelleniyor. Aldığımız malzemenin en son standarda uygun olduğundan emin olmamız gerekiyor.” diye konuştu. Son kullanıcıların bu güncellemeleri takip etmesinin zor olduğunu da belirten Dr. Ilıcalı, bu nedenle kullanıcıların bu hassasiyetlere dikkat eden bina seçiminde bulunması gerektiğini söyledi.
Yeni nesil diye tabir edilen sürdürülebilir bina anlayışının temelinde, bu hassasiyetlere öncelik veren uluslararası sertifikasyon sistemleri ve denetimleri olduğunu anlatan Dr. Emre Ilıcalı, “Çevre dostu yeşil binalar gibi sertifikasyon sistemleri, yapı malzemesinden yaşam alanının konforuna, iç mekan kalitesinden enerji verimliliğine kadar birçok alanda yol haritasını sunar ve bunları denetler. Dolayısıyla bu sertifikalara sahip yeni nesil binaları tercih etmek, hem dünyanın sürdürülebilirliği, hem de yaşayanların hayat kalitesi açısından oldukça önemlidir.” diye konuştu.